19 Mayıs 2012 Cumartesi

Çizikli-yorum No: 1 - He-man Phantos'un Dişi Şeytanı



Prens Adam ve General, Phantos gezegeninde. Gezegenin kraliçesi Elmora’nın kara kaşı, kara gözü için orada değiller elbet. Amaçları Elmora’dan evrenin en güçlü metali olan photanium’u almak. Elmora da sağ olsun, aramızda bir photanium’un lafı mı olur diyor, kırmıyor kahramanlarımızı. Bizim Adam da kibar çocuk hani, kraliçeyi bitkin görünce iyi olup olmadığını sormadan edemiyor. Kuşburnu, ıhlamur içmesini ve balkona üstüne bir şey almadan çıkmamasını salık veriyor. General ise oralı bile değil. Aklı fikri metalde. Saat geç oldu, benim kız bekler, diye kestirip atıyor lafı. Böylece photanium’u yükleniyor ve kraliçeye veda edip dönüyorlar memlekete.


General hemen işe koyuluyor. Photanium’dan kafa göz yaracak silahlar üretiyor. Seri üretime geçmeden, şunları bir Teela’nın üzerinde deneyeyim diye düşünüyor. Ama evdeki hesap çarşıya uymaz diye boşa dememiş atalarımız. Meğer Elmora, photanium diye bildiğiniz tenekeyi kakalamış kahramanlarımıza. Silahlar iki vuruşta çattadanak diye ayrılıyor ortadan ikiye.


Adam, kibar olduğu kadar akıllı çocuk da. Kolay mı koskoca Eternia Prensi olup aynı zamanda da He-man olmak. Bu işte bir bit yeniği olduğunu anlıyor, General’i de alıyor yanına ve hopppp yeniden Phantos gezegeninin yolu tutuluyor. Adam bu kez He-man olmakta yarar görüyor. Ne de olsa belli olay çıkacak, ortalık karışacak. Tedbirli olmakta fayda var. Hele işin içinde bir de İskeletor varsa… General bakıyor durum sakat; kızı Teela’yı sokakta bulmadı tabii. Sen burada kal, çay suyunu koy, biz He-man ile beş dakikaya gider geliriz, diyor. Teela da, he he tabii tabii, diyor ama yerinde duracağı yok elbet. Hem de işin içinde abayı yaktığı He-man varken. Heyhat, bağlasanız tutamazsınız bizim Şirin’i. Çaktırmadan takılıyor peşlerine. Ver elini Phantos. Zaten başka bir gezegene gitmek, bakkala gidip ekmek almaktan kolay. Havada asılı bir kapıdan civvv civvv efektiyle geçtin mi tamamdır.


Sen misin bilmediğin gezegende ellini kollunu sallayarak dolaşan. He-man de olsan insansın sonuçta. Düşmez kalkmaz bir Allah. He-man’in gözleri, karşılarında dikilen devasa bitkiyi görünce fal taşı gibi açılıyor. Önce tabanları yağlamayı düşünüyor. Ardından yediremiyor kendine. Ya herrü ya merrü diyerek tam atılacak… Birden Teela çıkıveriyor ortaya, sarılıyor silahına ve gözünü kırpmadan basıyor tetiğe. Dışınn dışınn! Işını yiyen zavallı bitki kül olup kalıyor.


    
İki yumruk atamadan sorun çözülünce He-man’in de hevesi kursağında kalıyor. Baban sana evde kal demedi mi kız, diye kalaylıyor garibi. Ama bakıyor ki Teela ağladı ağlayacak, kıyamıyor, iki güzel söz söyleyip alıveriyor gönlünü. İyi de ediyor. Teela’nın bir kanatları eksik. Mutluluktan uçtu uçacak. Baksanıza şu haline:


General bakıyor ki Teela’nın aklı uçtu, öhömm öhömmm deyip giriyor araya. Haydi bakalım şu işi çözelim bir an önce, akşam NBA finalleri var, Boston maçını kaçırmayayım diyor. Ve böylece doğruca Elmora’nın şatosuna yollanıyorlar. Daha kapıdan adım atar atmaz anlıyorlar ki işin içinde İskeletor’un parmağı var. Kızılca kıyamet kopuyor tahmin ettiğiniz gibi. Atlayanlar, zıplayanlar, haytlar, huytlar… Tellioğulları vs. Seferoğulları misali kavga gittikçe büyüyor. He-man üstü başı parçalıyor, bir vuruşta iki göbekliyi birden yere çalıyor. General bumerangı çekiyor, ya Allah deyip fırlatıyor ve Deniz Adamı’nı fare leşi ayaklarından yakalayıveriyor.


       
İskeletor bakıyor ki işler arap saçına döndü, çareyi Elmora’yı büyülemekte buluyor. Zavallı Elmora He-man’i İskeletor olarak görmeye başlıyor. Bir tanesi yetmezmiş gibi iki İskeletor dikiliyor karşısında şimdi. İkisi de ben He-man’im diye yemin billah ediyor. Ama Elmora cin gibi, hemen patlatıyor bir büyü, ikisini birden photanium zinciriyle yaprak sarma gibi sarıyor. Biliyor ki ancak gerçek He-man o zinciri koparabilir. Düşündüğü gibi de oluyor. He-man kaslarını iki şişirip zincirleri sigorta teli gibi koparıyor.

  

Böylece gerçek İskeletor da ortaya çıkmış oluyor. He-man insan evladı ne de olsa. Adam gibi adam dediklerimizden. Delikanlı bir halk kahramanı. İskeletor, Elmora’nın üzerindeki büyüyü kaldırınca He-man onu serbest bırakıyor.


İskeletor’dan aynı davranışı beklemek saçma olur tabii. Ne demiş atalarımız, bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim. İskeletor’un arkadaşlarına bakar mısınız: Deniz Adamı ve Hayvan Adam.

   
İskeletor bir kuru teşekkürü bile çok görüyor, yetmezmiş gibi üstüne bir de şeytani kahkaha patlatıyor. Paçayı kurtardı ya artistliğini yapacak, mekânı da ışınlanarak terk ediyor. Bu arada He-man’in biraz tırstığı gözlerden kaçmıyor. Cıbıl cıbıl dolaştığından olsa gerek üstüne kıvılcım mıvılcım sıçrar diye korkuyor.

   
Neyse lafı fazla dolandırmayayım. He-man yine günü kurtarıp Teela’yı kendisine bir kez daha âşık ediyor. Eve döndüklerinde bir de bakıyorlar ki Orko çayı koymuş, kakaolu keki fırına vermiş. Çaydı, kekti, muhabbetti derken vakit geçip gidiyor. Akşamüstü General photanium’dan mahallenin çocuklarına su tabancası yapıyor. Bir de sarayın altındaki çeşmeden hepsini tek tek dolduruyor. Su faturasını kral ödüyor nasılsa. Çocuklar, General amcaaaaa, sen çok yaşaaaaaa, diye tempo tutuyor. General’i yufka yürekli sanmayın sakın. Asker adam ne de olsa; lafını dinlemeyen kızına yüz kilo patates soyma cezası veriyor. Bu iş Adam ve Orko’nun çok hoşuna gidiyor. Zavallı kız ile makara kukara yaparlarken bölüm sona eriyorrrrr.



Başka bir bölümde buluşana dek, güççç sizinleee olsunnnn! 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...