21 Ağustos 2013 Çarşamba

Şömine Başı Bilim Kurgu



Tarih profesörü John Oldman on yıldır görev yaptığı üniversiteden nedensiz yere ayrılır. Haberi duyan meslektaşları soluğu John’un evinde alır. Onu, küçük çaplı bir veda partisi düzenlemeden bırakma niyetinde değillerdir. Eşyalarını toparlarken yakaladıkları John ise belli ki kimseye yakalanmadan sıvışmanın derdindedir. Bu durum dostlarını meraklandırır. John’un bir sıkıntısı olduğu bellidir. Birinden mi kaçmaktadır? Dostlarının bilmediği ne gibi bir derdi olabilir? Önü açık, parlak bir profesörün böyle birdenbire istifa etmesi hiç de mantıklı değildir.

John başlangıçta ketum davranır. Dostlarından onu mazur görmelerini ister. Yerinde duramamaktadır işte. Bir yere bağlanamamaktadır. Yeni bir hayata yelken açacaktır. Durum bundan ibarettir. Üstelik bunu her on yılda bir yapmaktadır.

İyi güzel de John nasıl olur da bu gencecik yaşında bunu daha önce de yapmış olabilir? Üstelik evindeki bu garip eşyalar da neyin nesidir? John sonunda meraktan kıvranan dostlarına istediklerini verir ve Benjamin Button’ınkinden bile tuhaf olan hikâyesini anlatmaya koyulur. John on dört bin yaşında bir mağara adamıdır. İşte gerçek budur.  

2 Ağustos 2013 Cuma

Orhan Kemal: Eskici ve Oğulları

   

Bir eskici dükkânına sıkışıp kalan, dönüşmekte olan topluma ayak uydurmakta zorlanan hayatlar… Yokluğun, yoksulluğun yakalarına yapışıp tartakladığı insanlar... Hayaller, umutlar, kavgalar, pişmanlıklar…

İnsana insanı anlatır Eskici ve Oğulları adlı eserinde Orhan Kemal. Başta Topal Eskici olmak üzere karakterlerini öyle ustaca tasvir eder; maddi sıkıntıların kemirdiği aile bağlarını, çaresizliğin insana neler yaptırdığını, kıyısından köşesinden de olsa insanı hayata tutunduran umutları öyle güzel aktarır ki… Sayfalar geride kaldıkça her karakter daha bir sızar okurun yaşamına; dertleri okurun derdi, sevinçleri okurun sevinci, hayalleri okurun hayali oluverir.

Kemal’in karakterleri iyi ya da kötü olarak kesin çizgilerle ayrılmazlar birbirlerinden. Gerçek hayattan alınmışlardır ne de olsa. Tıpkı bizler gibi, hamurlarında hem iyi hem de kötü aynı anda barınmaktadır. Dedikodu ile yatıp dedikodu ile kalkan komşular, eskiciyi sabah akşam kızdırıp alaya alanlar, eskici ve ailesi dara düşünce yardıma koşuverirler örneğin. İnsan insana muhtaç kalınca tüm dargınlıkların, küskünlüklerin üzeri örtülüverir; öpüşülür, koklaşılır, birlikte gözyaşı dökülür. Hayatı çocuklarına zindan eden, tepesi atınca sayıp söven, geçinilmesi zor, aksi eskicinin yüreğinde sevgi de yok değildir. Bedeni heybetlidir ama ruhu çocuktur. Alevi parladığı gibi sönüverir. Yapar eder sonrasında pişman olur. Evlatlarına bir şey olacak diye aklı çıkar. 

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...