Kemal kapının eşiğinde dikilen karısına baktı. Selime’nin yüzü solgundu. Her an bayılacak gibi durmaktaydı. Yine de gülümsemeye çabalıyordu. Kemal de zoraki gerdi dudaklarını.
Her şeyden habersiz Rüzgâr dışarı fırlayıp babasının üzerine tırmandı.
“Bana bisiklet alır mısın baba?”
Kemal alırım demek istedi, diyemedi. Daha beş yaşında olan oğlunu kandırmayı kendine yakıştıramamıştı.
“Şu karşı evdeki çocuğun bir bisikleti var baba, öyle hızlı gidiyor ki… Bak böyle.”
Çocuk kucaktan inmiş, hayali bisikletini sürmeye başlamıştı. Kemal bembeyaz bir suratla izliyordu onu. Selime fırladı, çocuğu kolundan tuttuğu gibi yanına çekti. Rüzgâr neye uğradığını şaşırmıştı. Bir annesine, bir babasına bakıyordu. Yanlış bir şey mi yapmıştı acaba?
Kemal karısına sımsıkı sarıldı. Sonra neler olup bittiğini anlayamayan oğlunu öptü, öptü, öptü… Çocuk kıvırcık saçlarını babasından almıştı. Kemal çocuğun kıvırcık saçlarını karıştırdı. Sonra doğruldu, önünden defalarca kez geçtiği halde içine hiç girmediği penceresiz binaya doğru yola koyuldu.
Selime onu gözden kaybolana dek izledi. Onlar tarafından çağırılıp geri dönen biri var mıydı? Hafızasını zorladı. Bir kişi bile umudunu korumasına yeterdi. Ama yoktu. Tek bir kişi bile yoktu.
...
...
Öykünün devamı Bilimkurgu Kulübü'nde:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder