27 Aralık 2015 Pazar

Yirmi İkinci Yüzyılda Bir Aldatma Hikâyesi


Kadın havada süzülen koltuğa oturdu, bir bacağını diğerinin üstüne atıp bir sigara yaktı. Bacağını salladıkça altındaki koltuk aşağı yukarı yaylanıyordu.

“Beni şununla aldattığına inanamıyorum. Hiç olmazsa… Ne bileyim… Nefret ediyorum senden.”

“Sevgilim önce bir sakinleş istersen. Hem sigara içmemelisin. Yani… Sigaranın sana ne kadar zararlı olduğunu biliyorsun.”

Kadın adama inat derin bir nefes çekti sigaradan. Duman önce kulaklarından, sonra da gözlerinden çıkmaya başladı. Sanki bana bir şey olursa bunun tek suçlusu sensin demek istiyordu.

“Bunu yaptığına hala inanamıyorum. Bu… bu bir şaka olmalı.”

“Çocukluk ediyorsun.”

“Haydi söyle, sana iyi bir eş olamadım mı? Yatakta seni mutlu edemiyor muyum? Söyle, bilmek istiyorum.”

Adam ne diyeceğini şaşırmıştı.

...

Öykünün Devamı Bilimkurgu Kulübü'nde:

26 Aralık 2015 Cumartesi

Bir E.T. Hikayesi: Super 8


Çocukken hep havalı bir odam olsun isterdim. Duvarlarında korku filmi posterlerinin asılı durduğu; geceleri penceresinden atlayıp kaçabileceğim; oyuncak askerler, figürler, çizgi romanlar ve bunlara benzeyen daha bir sürü şeyle dolu bir oda. Bu havalı oda hayali nereden mi çıkmıştı? Tabii ki 80’lerin son yıllarında ve 90’ların başında videokasetlerden izlediğim filmlerden. O yıllarda, bir grup çocuğun arkadaşlıklarını ve maceralarını anlatan her filmde, hayalimi daha da alevlendiren bir oda mutlaka olurdu. Çocukların okul çıkışlarında toplandıkları, kurabiye yiyip limonata içtikleri, hayaller kurdukları, bir serüvene atılmadan önce son planlarını yaptıkları sihirli bir mekân.

Maalesef bırakın böyle havalı bir odayı, bir odaya sahip olmak için bile epey bir zaman beklemem gerekecekti. Yine de şanslı bir çocuktum. Belki odam yoktu, ama çok ses çıkaran elektrik süpürgemize karşı savaşımda bana yardımcı olan büyük bir topum ve telsizcisinden paraşütçüsüne sağlam bir ordu oluşturan oyuncak askerlerim başta olmak üzere bir dolu oyuncağım vardı.

Yazının tamamı Bilimkurgu Kulübü'nde:

14 Aralık 2015 Pazartesi

Şeytan Geçidi: The Dyatlov Pass Incident (Devil’s Pass)


İnsanoğlu, tarih boyunca olaylara gizem katma konusunda hep hevesli olmuştur. Her şey birisinin gölde sıradan bir cisim ya da gökyüzünde tanımlayamadığı bir görüntü görmesiyle başlar. Artık gölün üzerinde sürüklenen bir kütük, tarih öncesinden kalma bir deniz canavarına; Venüs gezegeni (ya da uçan bir balon) ise uzayın derinliklerinden gelen bir uzay aracına dönüşmüştür. İşte o andan sonra işin ardındaki sır perdesini aralasanız da artık kimseyi inandırmanız mümkün değildir. Hele de bunu basit bir açıklama ile yapmayı başardıysanız hiç şansınız yoktur. İnsanlar inanmak istedikleri şeye inanmaya devam ederler. Böyle gizemli bir olay nasıl olur da böyle basitçe açıklanabilir? UFO denilen şey bir balon mudur yani? Tarih öncesi deniz canavarı da bir kütüktür, öyle mi? Hadi canım sen de! Hayır, mümkün değildir bu. Onca kişi su canavarını ya da gökyüzünde bir aşağı bir yukarı hareket eden UFO’yu gözleriyle görmüştür. Elbette bu kadar kişi yalan söyleyecek değildir. Kanıt mı? O da neymiş? Kanıta kimin ihtiyacı var!

Dokuz gencin trajik bir şekilde hayatını kaybettiği Dyatlov Geçidi Vakası da bu hale sokulan olaylardan biri. Hakkında onlarca tuhaf ve akıl almaz senaryo üretilen bu trajik olayın da aslında basit bir açıklaması mı var, bilmiyoruz. En azından şu an için. Ama işin içinde iddia edildiği gibi UFO’lar ya da Kar Adamı Yeti’nin parmağı olmadığı ortada.

Peki Dyatlov Geçidi Vakası nedir?

Yazının tamamı Bilimkurgu Kulübü'nde:

3 Aralık 2015 Perşembe

CCLXXX – Bilimkurgu Mikro Öykü Seçkisi 2015


Entropol Kitap'ın düzenlediği Bilimkurgu Mikro Öykü Yarışması'na katılan öyküler arasından derlenen CCLXXX adlı e-kitapta benim de iki öyküm yer alıyor. Entrol Kitap güzel bir iş çıkarmış ve dolu dolu bir kitap hazırlamış. Kapak tasarımı da çok hoşuma gitti. Emeği geçen herkese teşekkür ederim.


Kitabı ücretsiz indirmek için:

                      CCLXXX 
Bilimkurgu Mikro Öykü Seçkisi - 2015

1 Aralık 2015 Salı

Tozlu Raflardaki Bilimkurgu


Bildiğiniz gibi şu günlerde aradığı kitaba en zor kavuşan okuyucu kitlesini bilimkurgu tutkunları oluşturuyor. Yayınevleri; telif sorunları, satamama endişesi ve buna benzer başka sorunlar yüzünden birçok bilimkurgu kitabının yeni baskısını yap(a)mıyor. İşte ne oluyorsa da bu yüzden oluyor. Bu kitaplara ulaşmak isteyen insanların tek bir adresi kalıyor: Sahaflar. Sahaflar da piyasada dolaşan bu bir avuç bilimkurgu kitabına astronomik fiyatlar isteyince… Örneğin Metis Bilim Kurgu Serisi’nin fiyatı üç bin liraya, Baskan Kurgu Bilim Dizisi’ninki ise bin liraya kadar çıkabiliyor. Ozat Uzay Serisi, Çağlayan Yeni Dünyalarda Serisi, Asimov’un Vakıf-Robot-İmparatorluk serilerinde de durum farklı değil. Cep zorlayan kitaplar listesine Philip K. Dick’in ve Arthur C. Clarke’ın bazı kitapları, İletişim’den çıkan Stanislaw Lem külliyatı da eklenebilir. 

Yazının tamamı Bilimkurgu Kulübü'nde: 
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...