9 Mayıs 2012 Çarşamba

Kerime Nadir’den Dehşet Dolu Bir Gece

Kitaplar hayali dünyalara açılan pencerelerdir benim için. Kuşkusuz ekranın karşısına geçmiş bu yazıyı okuyorsan sen de benimle aynı fikirdesin. Sevdiğin bir yazarın kitabını eline alıp yatağına uzandığında ve o büyülü nesnenin ilk sayfasını açtığında boyut değiştirenlerdensin. Kâh sisli sokaklarda vampirleri kovalayan bir avcıya, kâh bilinmeyen gezegenlere yolculuk yapan bir uzay kâşifine, kâh ölüleri canlandırmaya çabalayan bir bilim adamına dönüşüp maceralara yelken açan bir kitapseversin.
Yatağında uzanıyor olduğun halde, maceradan maceraya koşmanı sağlayan tek büyülü nesne kitaptır herhalde. Son sayfasına kadar heyecan içinde okuduğun kitabı kapattığında kendini güvenli yatağında buluverirsin tekrar. Tüm tehlikeler, felaketler, vampirler, hayaletler sayfalarda kalmıştır.
Ama ya böyle olmazsa? Ya dehşet, sayfalarda kalmayıp gerçek hayata da sızarsa? Ya sandığın kadar güvende değilsen?
Dehşet Gecesi (1958) adlı romanın kahramanı Altınışık gazetesinin sahibi Mümtaz Evren, 1953 yılının Temmuz ayında trenle Hakkâri’ye doğru yola çıkar. Cilo Dağı’na yeni inşa edilmiş büyük bir turistik otelin açılış törenine davet edilmiştir. Mümtaz yataklı vagonda yalnızdır. File üzerinde valizleri duran diğer yolcu ortalarda yoktur. Kahramanımız, adamın ya treni kaçırdığını ya da trene başka bir istasyondan bineceğini düşünür. Üstelik yolcunun bileti de üzerlerinde “P.R.” harfleri olan valizlerden birinin sapından sarkmaktadır.
İki günün sonunda kahramanımız, meçhul yolcuyla tanışma fırsatı bulur. Yolcu sandığının aksine bir kadındır. Büyüleyici bir güzelliğe sahip olan bu esrarengiz kadın otelin sahibinin yakın bir akrabasıdır. Valizlerini aldıktan sonra otele kendi arabasıyla gideceğini söyler ve trenden iner. O sırada Mümtaz’ın yanına aldığı kitaplardan biri masanın üzerinden düşer. Eğilip kitabı alınca şaşkınlık içinde kalır. Çünkü “Kızıl Puhu” adlı bu romanın kapağını süsleyen kadınla az önce karşılaştığı kadın tıpatıp birbirine benzemektedir. Kitap birkaç gün evvel Cengiz adındaki meçhul bir yazar tarafından kısa bir mektupla birlikte gönderilmiştir. İşin ilginç yanı Cengiz’in, romandaki doğaüstü tuhaflıklarla dolu olayları bizzat yaşadığını iddia etmesidir.
Ve Mümtaz sayfalardaki maceraya ortak olmak için kitabı aralayıp okumaya başlar. Her sayfasında heyecanı ve dehşeti artar. Sonunda romanı bitirip kapağını kapatır. Ancak romandaki maceralar henüz bitmek istememektedir. Böylece Mümtaz’ı da içlerine alıp sürmeye devam ederler. Romandaki hortlaklar, mekânlar, olaylar sayfalardan fırlayıp Mümtaz’ın etrafını kuşatır. Kahramanımız artık gerçekte mi, yoksa hayal dünyasında mı olduğunun farkında değildir.
Cengiz’in akıl almaz hikâyesi gerçek midir? Mümtaz, kendini gerçekten de okuduğu maceraların ortasında mı bulmuştur? Valizlerinin üzerinde “P.R.” harfleri olan kadın olayların neresinde yer almaktadır?
Bu soruların yanıtı, aşk romanlarıyla tanıdığımız Kerime Nadir’in yarım asır önce kaleme aldığı Dehşet Gecesi’nin içinde. Bir an evvel romanı alıp maceraya ortak olmanızı tavsiye ederim. Hele hele de gotik romanlara ilgi duyuyorsanız.
Ve unutmayın ki bu sefer o kadar da güvende değilsiniz. Dehşet tıpkı Mümtaz’ın olduğu gibi sizin de hayatınıza sızabilir.

2 yorum:

  1. Kerime Nadir'in Funda'sını okumuştum yıllar önce ama böyle dehşetli şeyler yazdığını bilseydim peşini bırakmazdım :P En kısa zamanda alıp okuyacağım, teşekkürler :)

    YanıtlaSil
  2. Kerime Nadir deyince aklıma ilk gelen, romanından uyarlanan ve başrollerini Hülya Koçyiğit, Ediz Hun ve Kartal Tibet'in oynadığı "Hıçkırık" filmiydi. Ta ki bu romana kadar. =) Arka kapak yazısı gibi oldu. =)

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...