Öyle roman kahramanları vardır ki, kitabı okuyup bitirseniz de bırakmaz sizi. Ete kemiğe bürünmezler belki; yine de bir şekilde varlıklarını hissettirirler size.
Karamazov
Kardeşler’le tanıştıysanız, o temiz yüzüyle ruhunuza işler Alyoşa. Bir çocuğu
gülümsetip mutlu ettiğinizde yanı başınızda hissedersiniz bu en genç
Karamazov’u. İki tek atmaya basık tavanlı bir meyhaneye uğrarsanız, Dimitri’yi
görür gibi olursunuz karşı masanızda. Ve şeytanın, Ivan’dan sonra sizi de
ziyaret etmesinden korkarsınız bitmek bilmeyen ayaz bir gecede.
Öyle roman kahramanları vardır ki, kitabı okuyup bitirseniz de bırakmaz sizi. Ete kemiğe bürünmezler belki; yine de bir şekilde varlıklarını hissettirirler size.
Öyle roman kahramanları vardır ki, kitabı okuyup bitirseniz de bırakmaz sizi. Ete kemiğe bürünmezler belki; yine de bir şekilde varlıklarını hissettirirler size.
Hayran
hayran baktığınız aynada Dorian Gray’in yüzünü görebilir, gri bir göğün altında
yürürken omzunuza çarpıp ardına bile bakmadan yürüyüp giden hırpani görünüşlü
bir genci Raskolnikov sanabilirsiniz. Ya da bunaltıcı düşlerden uyandığınızda
bir sabah, kendinizi Gregor Samsa gibi kocaman bir böcek olarak bulacağınızı
düşünebilirsiniz. Ve haytalık peşinde koştursa da yüreği tıka basa iyilikle
dolu her çocukta Zeze’yi bulabilirsiniz.
Öyle
roman kahramanları vardır ki, kitabı okuyup bitirseniz de bırakmaz sizi. Kim
bilir, belki ete kemiğe de bürünürler.
Sonuçta
hepimiz bir romanın kahramanları değil miyiz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder