29 Haziran 2012 Cuma

Stephen King - Bir Yazarın Kısa Öyküsü



Yeniyetme Bir Yazar
Çocuk brikete baktı. Amma da büyüktü. Ağır olmalıydı. Yine de kaldırıp taşıyacaktı onu. Nefes almayı unutan izleyiciler, gösteri bitip de soluk almayı hatırladıklarında ayağa fırlayacak ve onu ayakta alkışlayacaklardı. Mayo biçiminde, leopar derisi bir giysi içindeki çocuk için basit bir işti bu. Çünkü o Ringling Brothers Sirki’nin güçlü çocuğuydu.
Eğilip briketi kaldırdı ve spot ışığı altında taşımaya başladı. Kimse daha önce böyle güçlü bir çocuk görmemişti. Seyirciler çıt çıkarmıyordu.
Ancak bir anda kayboldu sirk. Çocuğun üstündeki giysi de, şaşkın seyirciler de, her şey… Hepsi yok oluverdi. Briketin altındaki yuvadan çıkıp çocuğu kulağından sokan bir eşek arısı bu hayali gösteriyi sonlandırmış, çocuk da gerçek dünyaya, içinde bulunduğu garaja geri dönmüştü. Üstelik elinden düşen briket ayak parmaklarını ezmişti.
Üç yaşlarındaki bu çocuk tahmin ettiğiniz gibi King’den başkası değildi. Ve bu şansız olay da çocukluğunu kâbusa çeviren olayların başlangıcı olmuştu.
Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de geniş bir hayran kitlesine sahip olan Amerikalı yazar King, sağlık sorunları ve manevi zorluklarla boğuşarak geçirir çocukluğunu. Henüz iki yaşındayken babası bir daha dönmemek üzere çekip gider. Kulak iltihabı acı dolu haftalar geçirmesine neden olur. Yetmezmiş gibi bir de bademcik ameliyatı olmak zorunda kalır.
Bu talihsiz olaylar okuldan alınmasıyla sonuçlanır. Her şerde bir hayır vardır derler ya, evde kalmak da küçük Steve’in yaratıcı yönünü keşfetmesini sağlar. Vaktini öyküler yazarak geçirmeye başlar. Tavşan Trick ve arkadaşları hakkında dört öykü kaleme alır ve annesi tarafından öykü başına bir çeyreklik ile ödüllendirilir. Bu çeyreklikler yazmaktan kazandığı ilk paralar olmuştur. Yıllar sonra -60’lı yıllarda- Spaceman dergisine bir öykü yollar. Basılması için yolladığı ilk öyküdür bu. Öykü reddedilir. Genç Steve o sıralarda, bu öyküyü yirmi yıl sonra bir kitabevinde, Spaceman dergisinin yaratıcısı Forry için imzalayacağından habersizdir tabii. “Terörün Yarı Dünyası” ise basılan ilk öyküsü olacaktır. Ancak King her zaman hikâyeye kendi verdiği adın daha afili olduğunu düşünecektir: “Yeniyetme Bir Mezar Soyucusuydum.”
Her Başarılı Erkeğin Arkasında Bir Kadın Vardır

Stephen başarılı bir yazar olmasını karısına, Tabitha King’e borçludur demek abartılı olmaz. Tabby, Steve’in telekinetik güçleri olan Carrie White karakterini mezardan çıkarmıştır. King’in yazarlık kariyerini başlatacak olan sayfaları çöpten alarak başarır bunu. Bu sayfalarda bir parıltı olduğunu söyler. Devam etmesi için yüreklendirir kocasını. Ve birkaç ufak yardımda da bulunur. Sonuç olarak “Carrie” dört yüz bin dolara satılır. Paranın yarısı King’in cebine girer. “Carrie” onlarca dile çevrilip, milyonlarca okura ulaşacak bir yazarın ilk kitabı olur. Artık kapı aralanmıştır ve King o kapıyı ardına dek açmakta gecikmez.
Ancak başarılı bir kariyer, huzurlu bir yaşam demek değildir. King’in alkol sorununa bir de uyuşturucu eklenmiştir. İşin kötü tarafı King’in bu dost gibi görünen iki düşmandan kurtulmak istememesi, onlar sayesinde yazabildiğini düşünmesidir. Bu ikiliden kurtulursa sayfaları artık dolduramayacağından korkmaktadır. Oysa bu fikre katılmayan bir yanı King’i farklı bir şekilde uyarmaya çalışmaktadır. Kötü alışkanlıklarını, karakterlere dönüştürüp beyaz sayfalara aktarmasını sağlayarak yapar bunu. Örneğin “Misery” romanındaki, sevimli olmadığını rahatlıkla söyleyebileceğimiz hasta ruhlu hemşire Annie Wilkes içtiği alkolün, kullandığı kokainin sayfalara yansımış halidir. Bu hasta ruhlu kadın, alkolün ve kokainin King’e yaptığını farklı bir biçimde de olsa zavallı yazar Paul Sheldon'a yapmaktadır. “The Shining”de başı alkolle fena halde dertte olan eski öğretmen Jack Torrance da kendisinden başkası değildir. Neyse ki Tabby vardır. Yine yardımına koşar ve Carrie White’ın ardından King’i de kurtarır. Ve işler, ne iyidir ki King’in korktuğu gibi gelişmez. İki yalancı dostun ardından kapı hala açıktır ve karakterler hayal gücünde doğup o kapıdan dünyamıza gelmeye devam etmektedirler.

Acı İle Yazmak
Fakat aksilikler yakasını bırakmaya niyetli değildir. 1999’un Haziran ayında King’e bir Dodge minibüs çarpar. Steve’in yaratacağı karakterler, kaleme alacağı romanlar, öyküler bitmediğinden olsa gerek ölüme bir merhaba deyip aramıza geri döner. Ama ölüm pek de ucuz kurtulmasına izin vermemiştir. Acı ve işkence dolu haftalar, ameliyatlar birbirini izler. Talihsiz yazarın kırılmadık kemiği kalmamıştır. Yine de çok değil, beş hafta sonra yazmaya başlar yeniden. Her zaman olduğu gibi karısı yine yanındadır; hatta yazması için masasını bile o hazırlar. İlk kez yazan biri gibi ve acılar içinde de olsa yazmaya başlamıştır yeniden.
“Carrie” ve “Salem’s Lot”u kiralık bir karavanın çamaşır odasında, daktilosunu dengede tutmaya çalışarak yazan Stephen King hala da yazıyor. Ve hiç kuşku yok ki nefes aldığı sürece de yazmaya, yazarak hayatlarımızı zenginleştirmeye devam edecek. 

5 yorum:

  1. King romanlarındaki kasvetli üslup yakalanmış gibi görünüyor, yazılabilecek en âlâ yazı olduğuna da şüphem yok ama kendisinin geçirdiği minibüs kazasını konu alan romanı da yazıda olabilirdi gibi geldi :)

    YanıtlaSil
  2. King dipsiz bir kuyu. Hakkında ne yazarsak yazalım bir şeyler eksik kalıyor mutlaka. O yüzden King hakkında yazmayı sürdüreceğim. =)

    YanıtlaSil
  3. Bloğunuzdaki makaleler bizlerer çok faydalı oldu sorularımıza gereken cevapları buluduk, Dell Yedek Parça olarak sizlere teşekkürlerimizi sunuyoruz.

    YanıtlaSil
  4. İlginiz için teşekkür ederim. Yeni yazılar üzerinde çalışıyorum. Yakında paylaşacağım. Blog'u takibe devam edin. İşlerinizde kolaylıklar dilerim.

    YanıtlaSil
  5. Adamımdır kendileri :)

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...