George Orwell, Remington marka daktilosu ile yazarken |
Geçtiğimiz günlerde daktilolarla ilgili bir araştırma
yaparken 2011 yılına ait bir habere rastladım. Dünyanın son daktilo fabrikası
olan Hindistan’daki Godrej&Boyce da daktilo üretimini durdurmuş. Yani
büyülü bir devrin kapıları bir daha açılmamak üzere kapanmış.
Kabul etmek gerekir ki daktilolar zamanın dışında kaldı
artık. Öldüler demeye dilim varmıyor ama onların yerini alan elektronik
aletlerle baş etmeleri de mümkün görünmüyor. İhtiyaçtan çok nostaljik bir
havaya büründüler artık. Günümüzde eserlerine daktilosuyla hayat veren yazarlar
kaldıysa bile sayıları bir elin beş parmağını geçmiyordur herhalde. (Bu
isimlerden biri Osman Şahin olabilir. Geçtiğimiz günlerde hayatını konu edinen
bir belgesel izledim İz Tv’de. Çalışma masasında bir daktilo duruyordu.)
Teknoloji Usain Bolt’un bile yakalayamayacağı bir hızla
koşmakta. Yetişebilene aşk olsun. Bilim insanları Mars’a insan göndermenin
peşinde ve cep telefonları bile yazı makinesine dönüşebiliyor. Böyle bir
devirde, bu durumu yadırgamak ne kadar doğru (ya da mantıklı) olur bilinmez ama
insan yine de o muhteşem tıkırtının kesilmesine üzülmeden edemiyor. Zamanın,
insanın en büyük rakibi olduğu ve bir word dosyasının bir tıkla dünyanın öbür
ucuna gönderilebildiği bir çağda bir yazar adayının daktilo başına geçip koca
bir roman yaratmasını beklemek gerçekçi olmaz tabii. Yine de antikacıları
dolaşırken daktiloların hala satıldığını ve özellikle de gençler tarafından
ilgi gördüklerini görmek iki daktilo sahibi ve bir üçüncüsüne de her zaman yeri
olan biri olarak beni mutlu ediyor. Nostaljik de olsa hiç kesilmesin
tıkırtıları ve tuşlarına bastıkça ilham perisi gibi fısıldamayı sürdürsünler kulağımıza.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder