Çocukluğum
film izlemekle geçti desem abartmış olmam. Bir üst sokağımızda, şu an yerinde
yeller esen bir video kaset kiralama dükkânı vardı. Zaten sık sık hasta olan
-boğazım davul gibi şişer ve ateşim kırk dereceye çıkıverirdi- bir çocuk olarak
her gün bir iki film kiralar, ya kendi evimizde ya da video kasetçinin az
ilerisinde oturan anneannemlerde izlerdim. Özellikle de korku filmlerine
bayılırdım. Kulaklarım korkudan pancar gibi kızarsa da hiçbirini yarıda
bırakmaz, her birini sonuna kadar izlerdim.
O
zamanlar, büyülenerek izlediğim filmler hakkında yazılar kaleme alacağımdan ve
bunları sanal bir ortamda paylaşacağımdan habersizdim tabii. Tıpkı The Curse’ün (Lanet / 1987) Lovecraft’ın The Colour out of Space (Uzaydan Düşen Renk) adlı öyküsünden
uyarlandığından habersiz olduğum gibi. The
Curse’ün başrolünde, Stephen King’in
The Body (Ceset) adlı eserinden
uyarlanan Stand by Me’den
hatırlayacağınız Wil Wheaton yer
alıyor. Yönetmen koltuğunda David Keith’in
oturduğu 1987 tarihli filmin konusu şöyle:
Nathan Hayes
(Claude Akins) dinine sıkı sıkıya bağlı bir çiftlik sahibidir. Kasvetli bir
gecede çiftliğinin yakınlarına düşen meteor hem onun hem de ailesinin hayatını
sonsuza dek değiştirecektir. Kötülük, dehşetli yüzünü göstermekte gecikmez. Uzaydan
gelen lanetli kaya, yaşamın olmazsa olmaz kaynağını, suyu zehirler. Hayvanlar
çıldırır, sebze meyveler kurtlanır ve kahramanımız Zack (Will Wheaton) film boyunca hem fiziki hem de ruhsal bir
değişim geçiren aile fertleri ile mücadele etmek zorunda kalır.
![]() |
The Curse (Lanet / 1987) |
The
Curse, tıpkı Exorcist (Şeytan) gibi
din ve bilim çatışması üzerine kuruludur. Tüm bu felaketlerin Tanrı’nın gazabı
olduğunu düşünen Nathan, bir sahnede yatağa bağlı Frances’in başında İncil okurken
görülür. Nathan’a göre Tanrı, Frances’in günahları yüzünden hepsini
cezalandırmaktadır. Çünkü Frances en büyük günahlardan birini işlemiş, zina
etmiştir. Meteor tam da onun bu günahı işlediği gece düşmüştür. Diğer bir
yandan Doktor Forbes (Cooper
Huckabee) çiftlikteki kuyudan aldığı numuneyi incelenmesi için bir laboratuvara
götürür. Ona göre neden doğaüstü değildir. Felakete Tanrı değil, suya karışan
zehirli bir madde neden olmuştur.
The
Curse, sizin de tahmin edeceğiniz gibi H.P.
Lovecraft’ın tekinsiz öykülerinden uyarlanan ne ilk ne de son film. Lovecraft
bir dehşet madeni olunca eserlerinden uyarlanan filmler de uzunca bir liste
oluşturuyor haliyle. Kimisi başarılı olmaya yaklaşıyor, kimisi ise uyarlandığı öykünün
yanına bile yaklaşamıyor.
Charles Dexter Ward Vakası
adlı öyküden uyarlanan ve Roger Corman’ın
yönettiği 1963 yapımı The Haunted Palace’ta
usta oyuncu Vincent Price, Charles Dexter Ward ve Joseph Curwen olarak çıkıyor karşımıza.
Bir başka The Colour out of Space
uyarlaması olan Die, Monster, Die!’da
(1965) Frankenstein’ın canavarı denince akla gelen ilk isim olan Boris Karloff, Nahum Witley’e ruh veren aktör oluyor.
![]() |
Re-Animator (1985) |
1985
senesinde Jeffrey Combs, Stuart Gordon’ın yönettiği Re-Animator’de ölümü yenmeyi takıntı
haline getirmiş Doktor Herbert West’e
dönüşüyor. Film, korku severlerin ilgisini çekmiş olacak ki Jeffrey Combs, Bride of Re-Animator (1990) ve Beyond Re-Animator (2003) filmlerinde
de çılgın doktoru canlandırmayı sürdürüyor ve ölüleri ayağa kaldırmaya devam
ediyor.
Stuart
Gordon, Lovecraft filmleri denince belki de akla gelen ilk yönetmen oluyor.
Gordon Re-Animator’ü yönettikten bir
yıl sonra, bu kez From Beyond’un (Ötelerden
/ 1986) yönetmen koltuğuna oturuyor. Jeffrey Combs bir kez daha çılgın bir
bilim adamı olup çıkıveriyor ve sonsuza dek kilitli kalması gereken kapıları
açıp başını derde sokuyor.
Gordon
1995’te yine Jeffrey Combs ile çalıştığı Castle
Freak’i çekiyor. Bu filmi 2001’de Dagon
izliyor. Birer saatlik korku filmlerinden oluşan Masters of Horror için usta yönetmenler kolları sıvadığında Gordon yine
Lovecraft’tan besleniyor ve Dreams in
the Witch-House ile korkunun efendisine bir kez daha saygılarını sunuyor.
![]() |
In the Mouth of Madness (1994) |
Korku
sinemasına acımasız bir seri katili, Michael Myers’ı kazandıran efsanevi yönetmen
John Carpenter, 1994’te Lovecraftian
bir film olan In the Mouth of Madness’ı
(Çılgınlığın Ötesinde / 1994) çekiyor. Film, asla yerinde olmak istemeyeceğimiz
sigorta müfettişi John Trent’in (Sam
Neill) Sutter Cane (Jürgen Prochnow)
adında bir korku yazarını bulma çabasını konu ediniyor. John Trent, Cane’i
aramaya başlıyor başlamasına ama onu bulayım derken bu sefer de kendini kaybediyor
ve hayal ile gerçeğin birbirine karıştığı kâbus gibi bir dünyaya
yuvarlanıveriyor. Şanssız sigorta müfettişimiz, film boyunca bu tüyler ürpertici
dünyadan kurtulmaya çabalıyor. Elbette bir yandan da akıl sağlığını korumaya uğraşıyor.
Ve
buraya kadar. Size yolun sonuna kadar eşlik edemeyeceğim
için üzgünüm. Ortada bir dolu film var. Tüm bu filmleri bir yazıda ele almak
mümkün değil. Tek dileğim, yazımın yolun başlangıcını aydınlatmış olması.
Gerisi size kalmış. Yolculuğun geri kalanında yalnızsınız. Size son bir uyarı: Adımlarınıza
dikkat edin. İşin içinde Lovecraft gibi bir dehşet ustası varken tedbiri elden
bırakmaya gelmez.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder