Gotik bir romanın sayfalarından fırlamışa benzeyen kasvetli bir yaz gecesinde, Cenevre Gölü kıyısında bulunan Diodati Villası’nda beş kişi bir araya gelir. Bu kişiler ozan Lord Byron, Byron’ın yakın dostu Dr. John Polidori, Byron’ın sevgilisi Claire Clairmont, bir başka ozan olan Percy Bysshe Shelley ve yakın bir zamanda onun eşi olacak on sekiz yaşındaki Mary Goodwin’dir. Birbirlerine hayalet hikâyeleri okurlarken Lord Byron bir yarışma teklifinde bulunur. Acaba aralarında, en korkunç hikâyeyi yazmayı kim başaracaktır? Doğumundan hemen sonra annesini kaybeden ve felsefeci bir babanın elinde büyüyen Mary, elbette dostlarından geri kalmak istemez ve gördüğü bir kâbustan da etkilenerek ileride bir edebiyat klasiği olacak romanı yazmaya koyulur. Bu romanın adı Frankenstein Ya da Modern Prometheus olacaktır. Bu isim Shelley’nin ilk kez 1818’de yayımlanan romanına gayet uygundur. İlk insanı yaratan ve ateşi çalıp ona armağan eden Prometheus gibi, türünün ilk örneği olan bir canlı yaratan Victor Frankenstein da yaptığının bedelini ağır ödeyecektir.
Frankenstein Ya da Modern Prometheus her ne kadar korku ve dehşet edebiyatına dâhil edilse de, kökleri bilimkurgu edebiyatının topraklarında kök salmış bir eserdir. Mary Shelley’nin entelektüel bir çevrede yetişmiş olduğunu unutmamak gerekir.
Charles Darwin’in dedesi olan
Erasmus Darwin ve ölü kurbağalar üzerinde elektrikle deneyler yapan İtalyan fizikçi
Luigi Galvani gibi bilim insanlarının çalışmalarından etkilenen Shelley, daha önce yazılan gotik ve fantastik eserlerden farklı olarak, romanını, bilimsel bir tema üzerine oturtmuştur. (Romanının kahramanı Victor Frankenstein çocukluğunda ağaca düşen bir yıldırıma şahit olunca elektriğin gücünü keşfeder. O sırada yanlarında bulunan bir doğa filozofunun elektrik akımı ve galvaniz üzerine olan düşünceleri de onda büyük merak uyandırır. Bu tecrübeler, gelecekte yapacağı ölü bir insana hayat verme deneyinin kapılarını açmış olur.) Roman bu özelliği ile bilimkurgu edebiyatının öncülerinden sayılır. Ayrıca roman insanın kederini, kendisine ve içinde bulunduğu topluma yabancılaşmasını gözler önüne seren bir metin olarak da okunabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder